top of page
Yazarın fotoğrafıDeniz Poyraz Kırmanlı

GELECEĞE MEKTUPLAR

Bir oğlum var. Birkaç ay sonra bizler ilkbahara o ise üç yaşına girecek... 

Çoğu anne gibi hayatta yaptığım  en güzel şeyin o olduğunu düşünüyor ve tabii ki hayatta herkesten ve her şeyden çok onu seviyorum. Bir anne olarak her şeyi kitabına göre yapamadığımı ve hatta bazılarını da özellikle yapmadığımı biliyorum ama bu annelik işinin de belirli bir şablona uyması gerektiğine hiç inanmıyorum. Anneliğin tamamen içgüdüsel, her çocuğun annesi ile olan ahenginin ise benzersiz olduğunu düşünüyorum. 

Dışardan bakarken yapamadığım veya yapmadığım şeyleri çok net görebiliyorum ama ben de belki de diğer annelerin yapmadığı veya yapamadığı bambaşka şeyler yapıyorum.

Mesela son yirmi aydır, gittiğim her yerden oğluma mektuplar gönderiyorum. Dünyanın neresinde ve ne koşullarda olursam olayım, uçak kaçırma pahasına bile mutlaka o mektupları yazıyor ve postaya veriyorum. Postadan gelen mektupları ise açmadan bir kutuda biriktiriyor ve yıllar sonra bir gün, yüzlerce mektupla dolu o kutuyu ona hediye etmeyi hayal ediyorum. 

Mektuplarda ona, onunla veya onsuz gördüğüm yerleri, onun o dönemde yaptığı şeyleri, yaşadıklarımın bende bıraktığı hisleri anlatıyorum. 

Çok sevdiğim ve belki de birlikte çok keyif aldığımız yerleri ileride gelmesi için tavsiye ediyor, çok sevdiğim otellerin kaldığım/ız oda numaralarını yazıyorum. Gelecekte bir gün gerçekten gelecek olursa ve o otelde, o odada kalmayı tercih ederse diye not ediyorum. 

İleride bu mektupları okuduğunda hatırlamadığı şeyleri hafızasında canlandırmayı, hiç farkına varmadığı şeyleri fark etmesini sağlamayı, annesini belki de hiç görmediği yönleri ile görmesini ümit ediyorum. 

Her mektubu, mutlaka kaldığım otelin antetli kağıdına yazıyor ve yine otelin antetli zarfı ile postalıyorum. Ileride mektupları sırası ile okuyabilmesi için de zarfın üzerine tarih ve mektup numarasını yazıyorum. Bu küçük detaylarla da ileride annesinin ve babasının yaşam tarzları, hayata bakış açıları, tercihleri, imkan ve imkansızlıkları ile ilgili fikir yürütebilmesini diliyorum. Ayrıca ne zaman okuyacağı bilinmez ama, bundan yirmi, otuz belki de kırk sene sonra o otellerin hala var olup olmayacağını merak ediyorum. Eğer silinmişlerse de hayattan, bir zamanlar varolan şeylerin geçmişteki izlerini bulmasını istiyorum. 

Mektupları otel çalışanlarına emanet ediyor ve özellikle pul yapıştırılmış bir şekilde postalamalarını rica ediyorum. Artık mektup geleneği kalmadığından ve üşenir de göndermezlerse diye korktuğumdan; bunların küçücük oğluma ve "geleceğe ait mektuplar" olduğunu anlatıyor ve her seferinde çok güzel ve özel tepkiler alıyorum. Ve tepkilerinden mektubun kesin yola çıkacağına emin bir şekilde ben de eve doğru yola çıkıyorum. Ancak günümüzde, nereden gönderirseniz gönderin mektuplar ortalama iki ila üç hafta arasında elinize ulaşıyor ve yine de şaşırtıcı bir şekilde postada kaybolabiliyor. Şimdiye kadar yazdığım otuz bir adet mektuptan sadece ikisinin postada kaybolmuş olmasına seviniyor olsam da daha fazla mektup kaybetmek istemediğim için, artık mektupların bir adet kopyasını yanıma almayı da ihmal etmiyorum. 

Her mektup "canım oğlum" diye ve aynı giriş cümlesi ile başlıyor. Nerede, neden ve ne kadar süre ile orada olacağımı anlatan giriş cümlesi aslında yazacağım mektubun ve ona geleceğe dair vereceğim mesajların konusunu oluşturuyor. 

Eğer bir sorunu çözmek adına gidilen bir iş seyahatindense mektup; ona sorunun ne olduğundan bağımsız, iş hayatında veya hayatta olası karşılaşabileceği sorunları nasıl algılaması gerektiğini anlatıyorum. İkimizin hayatındaki konular ve kişiler ne kadar farklı olursa olsun, sorunların kaynağının ve çözümlerinin benzer olacağını, hayatı boyunca sorun ve problem diye adledeceği bir sürü zorlukla karşılacağını ama bunların da hiçbirinin dünyanın sonu olmayacağını söylüyorum. Hayatta her şeyin mutlaka bir- hatta birden fazla- çözümünün olduğundan emin olmasını ve hiçbir sorundan asla yılmamasını anlatıyorum. Zor ve büyük bir sıkıntı olarak gördüğü zaman dilimlerini aslında onu daha iyi ve ferah bir döneme taşımak için aralanan kapılar olarak görmesini ve bulması gereken çözümü mutlaka içinde bulacağını, o gücün hep içinde olacağını söylüyorum. Hayat boyu kendisine ve içindeki sese inanmasını istiyorum. Hayat boyu hayallerinin ve hedeflerinin olması gerektiğini, hayatta isterse ve yeterince çabalarsa ulaşamayacağı hiçbir şey olamayacağını hatırlatıyorum. Ama hayatta bazen çok çabalamasına rağmen bazı şeylerin yine de gerçekleşmeyeceğine hazırlıklı olmasını söylüyorum . Ve böyle anlarda yine hiç ama hiç üzülmemesini çünkü bunun onun için daha iyi olacağını bilmesini istiyor ve bunun böyle olacağına dair kendi sözümü veriyorum.

Eğer çok keyifli bir aile tatilindense yazılan mektup; hayattan sonuna kadar zevk almasını, her anın gerçek anlamda tadını çıkarmasını, hep onu mutlu edecek kişi ve şeylerin peşinden gitmesini tavsiye ediyorum. Gördüğü her yeni yerin, içten attığı her kahkahanın, huzur bulup, keyif aldığı her anın yanına kâr kaldığını, bunları asla ertelememesini söylüyorum. Hayatta onu ne mutlu edecekse onu aramasını, onu bulmasını ve onu gerçekleştirmesini gerçekten dilediğimi dile getiriyorum. Ama bu şeyin de bana ters olmaması veya öyle ise bile kendimi aşıp ona destek olabilmek için Tanrıya dua ettiğimi de söylemeden geçemiyorum. Sıkça seyahat etmenin; bambaşka dünyaların, bambaşka insanları arasında dolaşmanın ne kadar keyifli ve zihin açıcı bir şey olduğunu anlatıyorum. Kökleri sağlam bir dünya vatandaşı olmasını ne çok dilediğimi ve doğduğu günden bu yana bunun tohumlarını ruhuna ektiğimi, ekmeye devam ettiğimi ve devam edeceğimi söylüyorum. Insanları sevmesini, onlara özen göstermesini, dünyanın güzel ve dost kalabalıklar içinde çok daha zevkli bir yer olduğunu hep yineliyorum. 

Her mektupta mutlaka ona babasını anlatıyorum. Babası ile olan ilişkimizden bahsedip, içine doğduğu yerin sevgi olduğunu hiç unutmamasını sağlamaya çalışıyorum. Babasının, mektubu yazdığım dönemlerde, benim ve kendisi için yaptığı şeyleri anlatıp, her ikimizin için de varlığının ve sevgisinin ne büyük bir şans olduğunu bilmesini istiyorum. Birbirini sonsuz seven ve güvenen bir ailenin parçası olduğunu bilerek büyümesini ve ileride de bunları okuyarak hep hatırlamasını istiyorum. Çünkü ileride en büyük gücü buradan alacağını kendimden biliyorum.  

Başlarda sadece bir sayfadan ibaret olan mektuplar, o büyüdükçe üç, dört hatta beş sayfaya ulaşıyor. Hakkında anlatılacak şeyler arttıkça, o dönemlerde yaptığı, yapmayı sevdiği veya sevmediği şeyleri atlamadan yazıyorum. 

Karakterinin zeminini hazırlayan ve bize ileride nasıl biri olacağına dair güçlü ipuçlarını verdiği bu döneminin detaylarını eksiksiz bilsin istiyorum. Arkadaşlarının kimler olduğu, gittiği okulun, öğretmenin, doktorunun adları ve onlara karşı hissettiği duyguların hepsi konusu geldikçe, tek tek mektuplarda yerini buluyor. Hayatında deneyimlediği her yeni tecrübe, her mutlu an, her korku hafızasının derinlikleri ile birlikte bu sayfalara da dökülüp, geleceğe işleniyor. Mutlaka tüm aileden bahsedip, kimin nerede, ne yaptığını bilmesini istiyorum. Maalesef yakında hafızasında silinecek dedesini bolca anlatıp, ileride dedesi ile olan anılarını hafızasının derinliklerinden çıkarabilmesini ümit ediyorum. Bizleri etkileyen her olay gibi, dünya ve ülke meseleleri de giriyor elbet mektuplara ve bunlarla içine doğduğu dünyanın bir zamanlar nasıl bir yer olduğu hakkında fikir edinebileceğini düşünüyorum. Ve en önemlisi, annesinin o bir zamanlardaki dünyayı nasıl gördüğünü, aslında nasıl görmek istediğini, beslediği umutları ve arkası kesilmeyen hayallerini bilmesini, bunları gerçekten hissetmesini istiyorum.

Ayda en az bir, bazen iki yazılan bu mektupların ana ve güçlü teması duygu da olsa, aslında bir yanda da onun hayatının kronolojik olarak belgeleniyor olmasının beni ne kadar heyecanladırdığını bilmesini istiyorum.

Bu mektupları düşününce gerçekten heyecanlanıyor ve bunları ona ne zaman vermeliyim diye sıkça düşünüyorum. Mektupların önemini anlayabilmesi için on sekiz yaşın çok erken, kıymetini anlayabileceği otuz beş, kırk yaşların ise benim için çok geç olacağını düşünüyorum. Onun için bunları ona on sekiz, yirmi bir yaş aralığında vermeyi ama onun da kırklı yaşlara geldiğinde yeniden eline alıp, tek tek yeniden okumasını diliyorum. Bu mektupları okurken tüm geçmişi ile birlikte geleceğinde atacağı yeni adımlarının izlerini de bulmasını ümit ediyorum. Belki o zamanlar anlayamacağımı düşündüğü için bana danışmayacağı her zorluğun tavsiyesini o satırlarda bulmasını diliyorum. Ona hayata karşı olan bütün tutku ve heyecanımı hissettirebilmeyi ve ona geleceğe dair güç ve ilham vermeyi istiyorum. Bana kızdığı zamanlar olsa da aslında hayatta onun iyiliğinden ve mutluluğundan başka bir şey istemeyen, elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan; sadece sevgi dolu bir anne, bir eş, bir evlat, bir kardeş yani aralarda hata yapan, sadece bir "insan"olduğumu görebilmesini çok ama çok istiyorum. 

Bir anne olarak her şeyi doğru ve kitabına uygun yapamadığımı ve bazılarını da özellikle yapmadığımı biliyorum. Ama ona sonsuz sevgi veriyor, ruhunu özgür bırakıyorum. Ince ince bilinçaltına imzalar atıyor, dünyaya çok daha geniş ve hoşgörülü bir pencereden bakması için çabalıyorum. Onun için anılarını biriktiriyor, ileride onu o yapacak bu anıları elleri ile dokunabileceği hale getiriyorum. Onu o yapan tüm önemli ve sıradan anları sadece zihninde ve ruhunda değil, kucağında da taşıyabileceği bir hale getiriyorum. Dilerse bu anı ve anlarını sevdiği kadın ile, dilerse çocukları ile paylaşabilecek hale getiriyorum.

Ve bir gün onunla iki yetişkin olarak bu mektuplar hakkında konuşabilecek kadar onunla ve babasıyla birlikte uzun bir yaşam diliyorum.


238 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

TANIDIK YABANCI

Geçenlerde çok geçmişten bir arkadaşımla karşılaştım. Neredeyse yirmi yıl boyunca hiç görmediğim, duymadığım, konuşmadığım biri. Yirmi...

Comments


bottom of page