top of page
Yazarın fotoğrafıDeniz Poyraz Kırmanlı

Neden Acaba?

Birisi ile birlikte olmak, birisi ile evlenip barklanmak ihtiyaç veya illa bir zorunluluk değil, bir istek ve seçimdir aslında… Aksine kendini inandırmayı tercih etmediğin, fiziksel veya zihinsel bir engelin olmadığı sürece aslında kimseye ihtiyacın yoktur hayatta ve insan zaten ihtiyacı olanı seviyorsa o da sevgi/aşk değil, başta kendini olmak üzere herkesi kandırmaktır aslında. Böyle olmakla beraber kendinden başka birini daha sevebilmek, kendinden başka birini düşünmek, o biri için endişelenmek, o birinin hayatına bir şeyler katmaya çabalamak candır hayatta…

Seviyorum sevgili kelimesini, o kelimenin temsil ettiği adam ile yaşanan birlikteliği… Seviyorum birinin hayatımda ön plana çıkmasını  ve o birinin hayatının merkezine oturmayı. Ola ki beceremiyorsam bile göstermeyi yaşantımdaki diğer tüm sevdiklerime ne kadar önemli olduklarını, seviyorum dünyada en azından bir kişiye ne kadar özel ve ne kadar değerli olduğunu hissettirmeyi ve o tek bir kişinin gözünün benden başka bir şey görmediğini bilmeyi. Seviyorum sevgili ile her şeyden konuşup, birlikte gülmeyi, dedikodular yapıp eğlenmeyi, dertlere olamasak da çare birbirimizi dinlemeyi. Seviyorum akşam yorgun argın gelen sevgilinin viskisinden kaçamak yudumlar alıp, daha önce tanımadığım veya sevmediğim yeni tatlara alışıp, zamanla o tek kadehin yanına ikincisini koymayı. Seviyorum birlikte sessiz kalıp, iki kişilik bir yalnızlığı paylaşmayı, kendi iç dünyamda özgürce dolanmayı. Ben seviyorum sevmeyi, sevildiğimi bilmeyi, benim veya onun olanın “bizim” olduğunu görmeyi.

Severim tabii, niye sevmeyeyim, deli gibi görünen bir halim mi var benim? Kim sevmez, kim istemez?  Ve hepimiz seviyor, hepimiz bunu istiyoruz hayatta. 

Çünkü kafayı takacak, takıp bozacak, bozup arızaya bağlatacak çok daha ağır meseleler var hayatta ama en büyük çelmeyi aşk takıyor ayaklarımıza, en içimize oturan yenilgileri onunla yaşıyoruz. Kadın erkek, modern muhafazakar, hepimiz önce yüreklerimizi sonra yataklarımızı ısıtacak, içimizdeki insanı uyandırıp hayal gücümüzü canlandıracak, mutlu olup, huzur bulacağımız insanı arıyoruz. Evet kimseye ihtiyacımız yok aslında hayatta ama yine de tek başına kalmak Allah’a mahsus ya, hayatımızı doldurup ona bir anlam kazandıracak, bizleri herkesten daha çok kadın ve herkesten daha güçlü erkekler hissettirecek, hayalimizdeki hayat arkadaşlarımızı arıyoruz. 

Bu yazı işlerine daldığımdan beri facebook’la, twitter’la daha çok haşır neşir oluyor, tüm profillerde en çok gidenlere bırakılan mesajları, taşlamaları, güzel diye tanımlanan ilişkiye dair verilen ipuçlarını görüyorum. Şimdi benim karnım tok, sırtım pek, keyfim yerinde ama dönüp kendime bakıyorum ve 14 yaşımdan beri şu oğlanlardan konuştuğum kadar başka hiçbir konudan konuşmamışım, onu anlıyorum. İsimler, meseleler bırak herşeyi bir yana ben komple değişmişim ama o konu hiç gündemden düşmemiş. Etrafıma bakıyorum kime sorsan herkes ilişkiye hazır, herkes ilişkiye girecek adam gibi bir adam, kendini evine bağlayacak düzgün bir kız arıyor!!! Ama bu iş aramakla da olmuyor, yağmurlu günde susuz kalındığını, istenilenin çoktan kapıldığını, geride kalanların arasında istediğini bulmanın samanlıkta iğne aramaktan farksız olduğunu duyuyorum…

Kime sorsan ilişkiye hazır, yetti artık aşkı bulmak istiyor! Kiminle konuşsan ,özellikle yirmilerin sonlarında, otuzlarını geçmiş neredeyse çoğu kadın evlenip çocuk sahibi olmak, erkekler ise artık gez gez, iç iç, yat yat nereye kadar deyip evinin reisi, çocuğunun babası olmak istediğini söylüyor ama nedense bir türlü aradığını bulamıyor. Neden acaba? 

Bırakın insanoğlunun uzaya ayak basmasını, artık adam kendini uzaydan boşluğa bırakıyor da yeryüzündeki insanlar için büyük muamma bu soruda takılıp kalıyor. Neden acaba?

Diyorum ki gerçekten neyi istediğimizi bilmediğimizden olabilir mi acaba? Hiç düşündünüz mü acaba isteklerimiz ile yaptıklarımız örtüşüyor mu? Acaba şimdi her şey elimizin altında ve ulaşması daha bir kolay ya, hiçbirinden vazgeçemeyip, hiçbir şeyin gerçek değerini bilmeyi beceremediğimizden olabilir mi? Sevdiğimizi sevdiğimiz o ilk halinden çıkarıp, hayalimizdeki kişiye dönüştürmeye çalışıp, sık boğaz ediyor, esaret altına alıyor almamız ile bir bağlantısı olabilir mi acaba? Davul bile dengi dengine, tamam o kadarını anladık da, acaba biz o davul ile birlikte arkasında bir de senfoni orkestrasına sahip olma açgözlülüğünü gösterip, karşılığında sade ve tiz bir zurna ile eşlik etmeye kalkmamız ile alakası olabilir mi?

Neden mi? Çünkü hepimiz,her şeye, aynı anda sahip olmak istiyoruz. Çünkü çoğumuz gerçekten neyi istediğimizi bilmiyoruz. Çünkü dışarıda hep daha iyisinin olduğu paranoyası ile yaşayıp gözümüzle tek bir noktaya odaklanamıyoruz. Neyin önemli olduğuna bakmıyor, koca bir açık büfenin karşısında neyi alacağına karar veremediğinden, tabaklarımızı tıka basa doldurmaya çalışıyoruz. Çünkü herbirimizin aradığı kişi özellikleri listesi uzun, oku oku bitiremiyoruz. 

Kadın hem yakışıklı olsun, hem parası olsun, hem bir tarafı maço, ağır abi olsun ama dünyanın da en janti adamı olsun, kapılarını tutsun istiyor. Bak sen! Adam oturmasını kalkmasını bilen, ev kızı istiyor ama niye ise aradığı yerler en olmadık barlar oluyor. Oldu! Kadın, adam sevgi versin yeter diyor, sevgiyi aldığı şeklini beğenmeyip dırdırlanıyor. Yapma şekerim!  Adam, ben başarılı, çalışan kadın severim diyor ama aman ha sakın beni geçmesin istiyor. Nasıl yani ya?  Kadınlar evlenmek istiyorlar da gerçekten sevdikleri ile mi hayatlarını birleştirmek istedikleri yoksa kimseden farklı olmama telaşı mı, orası tam belli olmuyor. Kadın çocuk sahibi olmak istiyor da, sevdiği adamın çocuğunu mu taşımak amaç, yoksa adam çocuk sahibi olmak için sadece bir araç mı onu tam olarak söylemiyor. Ya sonrası? Adam niyeyse illa evlenmek istiyor da paralel hayatlardan, her paralel hayatta yaşam bulan yalanlardan uzak duramıyor. Bir akıllı sensin çünkü!

Neden mi? Çünkü hepimiz her geçen gün biraz daha açgözlü, biraz daha bencil, her geçen gün biraz daha saygısız olduk. Çünkü artık her şeyi hakkımız olarak görmeyi belleyip, seçenekler de fazla, hiçbirinden vazgeçmek istemiyoruz. Çünkü kimsenin kimseyi olduğu gibi kabul etmeye tahammülü yok, illa her şey kendi istediği gibi olsun istiyor. Artık herkes hem çok ulaşılabilir, sadece bir tuş kadar uzağımızda hem de çok ulaşılmaz aslında. Çünkü hepimiz özgür olmak istiyor ama özgür olmak için özgür bırakmamız gerektiğini unutuyoruz. Çünkü ortalık gerçekten neden mutlu olacağını bilmediğinden, işine geleni veya ihtiyaç duyduğunu seven insanlarla dolu, çünkü insanlar artık her şeyi tüketiyor, çünkü insanlar beğenilmek ve sevilmek adına olmadıkları kimlikler olarak dolanıp kafa karıştırıyorlar.

“Bana ya aşktan bahset ya da umut ver” diyor ya insanlar…İnandığım, bildiğim, gördüğüm, öğrendiğimi söylüyorum işte; birebir olduğumuz gibi kabul görüp, özgür olduğumuz yerde aşk. Güven verip, güven duyduğumuz, yalanın dolanın olmadığı sınırlar içerisinde. Paralel hayatlardan çok çok uzak yerlerde aşk. Kendinizi dünyanın en güzel kadını, en güçlü erkeği hissettiğiniz diyarlarda. 

Çok mu uzak o diyarlar yoksa yanı başınızda mı siz karar verin artık ama gerçekten kim olduğunuzu bulup, neyi nasıl isteyeceğinizi öğrendiniz anda bulacağınızı bilin istiyorum.

28 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

TANIDIK YABANCI

Geçenlerde çok geçmişten bir arkadaşımla karşılaştım. Neredeyse yirmi yıl boyunca hiç görmediğim, duymadığım, konuşmadığım biri. Yirmi...

Comments


bottom of page