top of page
Yazarın fotoğrafıDeniz Poyraz Kırmanlı

SINANIYORUZ ASLINDA

Bu yazıyı çok uzun zaman bekledim BEN...

Yanlış okumadınız, yayımlamak için bekletmedim, resmen içimdekilerin dışarı çıkmasını bekledim.

Nereden baksan en az beş/ altı ay ama çok daha öncesi de var, aynı kelimelerin aklımda dönüp dolaşmasını seyredip ne zaman kağıda döküleceğini merak ettim.

Hissettikleriniz üzerine sıkça düşünüp sadece kendinize sakladığınızda bence çok objektif ve dürüst olmuyor.

Düşünceler dile geldiğinde gerçeğe dönüşüyor. Lakin sözlerin de hükmü bir yere kadar, havada kalıyor, geçerliliği sürekli olmuyor.

Ama tüm dürüstlüğünüzle kaleme aldığınız duygu ve düşünceleriniz tüm gerçekliği ile karşınıza çıktığında işte oradan geri dönüş olmuyor. Söz uçuyor yazı kalıyor. Yazdığınız  her kelimenin sorumluluğunu alıyor, dürüstseniz kendinize yeteri kadar, gerçekten hissettikleriniz öylece ortaya çıkıyor.

Duygularınızın en dürüstü, en objektifi, en zoru hep yazılarda çıkıyor.

Başlangıcını hatırlayamadığım kadar uzun bir süredir, yaşadığım her türlü zorluğu ve problemi bir sınav olarak görürüm. Aklımı karıştıran, ruhumu sıkan her sorunda sorduğum sorular hep aynıdır :

"Ben bunu neden yaşıyorum? Niye bu kadar tepki gösteriyorum? Bu konu/insan beni niye bu kadar rahatsız ediyor?"

Aşırı rahatsızlık hissedip tepki veriyorsam bir duruma/kişiye mutlaka orada kendime dair öğrenmem gereken bir şey olduğuna inanırım, başka bir yöntem bilmem. Bu yüzden de oldukça sıkıcı sayılırım aslında, derdi ile gelen herkese aynı soruları söyler başka bir yol gösteremem.

Ben inanıyorum ki hepimiz hayatımızda en az bir ama belki de birden de fazla kendimizi mutlak bir çaresizlik içinde hissedecek kadar büyük sorunlarla karşılaşıyoruz. Hayat bu, bazı konularda kimseye extra iltimas geçmiyor. Bazen ne kadar güçlü, ne kadar iradeli, ne kadar nüfuslu olursak olalım, bizlerden çok daha büyük güçlerin karşısında elimiz kolumuz bağlı kalıyoruz. 

Aylardır ama aslında bir senenin de üzerinde yaşadığım/ız zorlukları düşünüyorum. Hiçbiri yenilir yutulur şeyler değildi biliyorum. Hatta aranızda bazılarının başına gelse; karşısında benim ( bizim) kadar sağlam duramayacağınızı, benim (bizim) kadar altından güçlü kalkamayacağınızı düşünüyorum.

Sınandığım şeyler aklımda net, ama kendime dair öğrenmem gereken kelimeler bir hare şeklinde kafamın etrafında dönüp duruyor, sürekli onlar üzerinde düşünüyorum.

Bazen alakasız bir sohbetin içinde, bazen durduk yerde hep aynı kelimeler dilime dolanıyor,  zihnimde asılı kalıyor, sürekli;

"Samimiyetsizlik" diyorum, "düşüncesizlik" diyorum, "özensizlik" diyorum.

Insan kendini çaresiz hissedecek kadar büyük bir sorun yaşadığında, doğal olarak her şey biraz önemini ve anlamını kaybediyor. Dışarıda hayat devam ediyor ve elbet edecek ama senin ona olan ilgin tümden azalıyor. Insanın canı acıyan yerinde atıyor, direkt kendi kabuğuna çekiliyor. Uzaklaşan ve kapıları kapatan aslında sen oluyor ama o kapıyı zorlamayanlara yine de kıl oluyorsun. Çaresizlik ve üzüntü içindeyse insan öfke ve kızgınlık arkadaşı oluyor, onu akıtacak yer arıyor. En küçük bir düşüncesizlik, en ufak bir özensizlik fitile çakmağı çakıyor, içinden bütün köprüleri yakıp yıkmak geçiyor. Böyle zamanlarda ise evde sağduyulu, objektif ve senin anlayacağından dilden konuşan bir koca en büyük desteğin, dış sesin, üçüncü gözün oluyor. Öfkenin üzerine bir gece yatmak, ne yaparsan yap sükunetini bozmamak ve yeniden kendine odaklanmak en doğrusu oluyor zira o anda hissettiklerinin yarısından çoğu incir kabuğunu doldurmayan anlık meseleler oluyor. Ama işte yine de bir kısmı içinde kalıyor, kelimeler halinde ruhunu yoruyor.

Canım dediklerinin veya sana can diyenlerin kalbini bu denli kırabilecek kadar düşüncesizlik yapabilmesinin sebebini aratıyor. İçinde bulunduğun durumu bildiği halde, her türlü kötü niyetten uzak ama yine de seni bir an bile düşünmeden yapılan bir hareket, özensizliğin veya samimiyetsizliğin ta kendisi değil midir diye aklımı karıştırıyor. 

İşte bu akıl karışıklığı da bana "Ben bunu neden yaşadım?" sorusunu sorduruyor.

Sil baştan bütün ilişkilerimi kontrol edip, ben bunu yaşadıysam acaba aynısını başkalarına yapmış olabilir miyim diyorum. Etrafıma ve özellikle yakınlarıma yeterince özenli ve düşünceli davranıyor muyum diye soruyorum kendime. 

Açıkçası artık eskisi kadar özenli olmadığımı fark ediyorum. Herkesin nerede, ne yaptığını, ne yiyip ne içtiğini biliyor ama gerçekten ne yaşadıklarını bilmediğimi anlıyorum. Kendi mutluluklarıma, kendi üzüntülerime, kendi hayatıma çok gömüldüğümü ve bir zamanlardaki Deniz kadar ince düşünceli olmadığımı görüyorum. Tıpkı çoğunluğun bana yaptığı gibi, olayların bir başında bir sonunda kişilerin yanında durduğumu, ama aradaki zamanlardaki zorluklarında orada onlarla olmadığımı fark ediyorum. O hisle yapmıyorum elbet ama bir nevi görevimi yerine getirmişim gibi oluyor, bu da bir çeşit samimiyetsizlik değil mi diyorum. 

Bana göre sorunlar sadece çözümlenmek ve kendine dair bir şeyler öğrenmek için vardır. Sorunun sebebi de çözümü de kişinin kendi içinde elbet ama onunla baş etmeye çalışırken "canım" dediğimin daha çok yanında durabilmeliyim diyorum. 

Bütün zorluklar bir sınav evet ama sadece onu yaşayanın değil aslında onun yaşantısına dokunan herkesin sınavıymış ilk defa onun farkına varıyorum.

Beni yazılarım aracılığı ile tanıyanlar çok yumuşak ve naif bir kişiymişim gibi tahayyül ediyor olabilirler belki ama aslında sert ve keskin yanlarım ünlüdür benim. Düşüncelerim net, hissettiklerim samimi, hareket tarzım bellidir. Yaşadığım her şeyin bir sebebi var, onu bulup yoluma öyle devam ederim. Ne olursa olsun en sonunda mutlaka en çok kendime sertleşir, kendime yüklenir, kendimle yüzleşirim. 

Bir hayat yolum var biliyorum ve sanırım ileride o da beni enteresan bir yere ulaştıracak, o yolda ilerlerken kendimi devamlı sorgulamalı ve değiştirmeliyim diyorum.

Böyle bir inancımın olduğunu da ilk defa bu satırlarla fark ediyor ve yine "ah yazı sen ne acayip bir şeysin!" diyorum...



62 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

TANIDIK YABANCI

Geçenlerde çok geçmişten bir arkadaşımla karşılaştım. Neredeyse yirmi yıl boyunca hiç görmediğim, duymadığım, konuşmadığım biri. Yirmi...

Comments


bottom of page